İş sağlığı ve güvenliği dendiğinde çoğu insanın aklına ilk gelenler genellikle iş kazaları, kişisel koruyucu ekipmanlar ve birtakım önleyici tedbirler olur. Oysa iş sağlığı ve güvenliği, düşündüğümüzden çok daha geniş ve derin bir disiplindir. Modern işyerlerinde, üretimden yönetime, insan kaynaklarından kalite kontrole kadar neredeyse tüm süreçlerle doğrudan veya dolaylı olarak etkileşim halindedir. İşte bu yazımızda, iş sağlığı ve güvenliğinin sadece bir zorunluluk olmadığını, aynı zamanda stratejik bir kaldıraç olabileceğini kanıtlayan ilham verici bir başarı hikayesini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan Alcoa'nın, iş sağlığı ve güvenliğine odaklanarak ve 'sıfır kaza' yaklaşımını benimseyerek nasıl inanılmaz bir dönüşüm geçirdiğini, bu etkileyici örnek üzerinden hep birlikte keşfedeceğiz.
Bu blog yazısı sizin için ülkemizde İş Sağlığı ve Güvenliği farkındalığını artırarak iş kazası ve meslek hastalıklarını azaltmayı amaç edinmiş İSGBYS yazılım ekibi tarafından hazırlanmıştır. İSGBYS Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yetkili bir iş sağlığı ve güvenliği ve uzaktan eğitim yazılımıdır. Keyifli okumalar dileriz.
1987 yılının Ekim ayında rüzgarlı bir günde, Wall Street'in önemli isimleri ve borsa uzmanları, New York'un kalbinde lüks bir otelin büyük salonunda bir araya geldi. Bu önemli buluşmanın sebebi, Amerika'nın en eski alüminyum şirketlerinden biri olan Alcoa'nın yeni CEO'sunun tanıtımıydı. Şirket, o dönemde yaptığı yanlış stratejiler yüzünden yatırımcıların güvenini kaybetmişti ve herkes, şirketi düzeltecek ve yeni bir bakış açısı getirecek bir lideri büyük bir merakla bekliyordu. Ancak içeri giren Paul O'Neill, Wall Street çevrelerinin alışık olduğu tipik yöneticilerden farklı bir görüntü çiziyordu. Vergi düzenlemeleri veya yatırımcıları etkileyecek kâr garantileri yerine, iş güvenliği ve sağlığı konusunu açınca, birçok kişinin coşkusu yerini şüpheye ve hatta endişeye bıraktı.
O'Neill konuşmasında, "Sizinle iş sağlığı ve güvenliği hakkında konuşmak istiyorum. Her yıl pek çok Alcoa çalışanı, iş gücü kaybına yol açan iş kazaları yaşıyor. Çalışanlarımızın 800 derecenin üzerinde sıcak metallerle ve kol koparabilen makinelerle çalıştığı düşünülürse, güvenlik performansımız ortalama Amerikan iş gücünden daha iyi durumda. Ama bu yeterli değil. Benim hedefim Alcoa'yı Amerika'nın en güvenli şirketi yapmak. Sıfır kaza hedefliyorum." dedi.
O'Neill sözlerini şöyle sürdürdü: "Alcoa'da işlerin nasıl gittiğini anlamak için iş sağlığı ve güvenliği rakamlarımıza bakmanız yeterli. Kaza oranlarımızı düşürmek, ne sadece sloganlarla ne de bazı CEO'lardan duyduğunuz boş vaatlerle olacak. Bunu başaracaksak, bu şirketteki herkesin önemli bir amaca hizmet ettiğini kabul etmesi ve mükemmeliyetçiliği alışkanlık haline getirmesi sayesinde olacak. İş sağlığı ve güvenliği, şirket genelinde alışkanlıklarımızı değiştirme konusunda ne kadar başarılı olduğumuzun bir göstergesi olacak. Bizim değerlendirilmemiz gereken ölçüt budur."
Salonda aniden sessizlik oldu. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Alcoa'nın geçmişine kısaca bakıldığında, yeni liderin neden bu kadar kalabalık bir ortamda tanıtıldığı daha netleşiyor. Şirket, alüminyum eritme yöntemini bulan kurucusu sayesinde dünya çapında tanınmış, ürün yelpazesini çikolata kağıtlarından uzay araçlarında kullanılan parçalara kadar genişletmiş ve sektörün en büyük oyuncularından biri haline gelmişti. Ancak son dönemde verilen yanlış kararlar, gereksiz yeni ürün denemeleri ve rekabette yaşanan müşteri kayıpları, hissedarların sabrını tüketmişti. Yönetim kurulunun “Yeni bir CEO geliyor” duyurusu bu yüzden büyük bir beklenti yaratmıştı; ancak O'Neill'in ismi açıklandığında, birden bir endişe havası oluştu. Eski bir devlet çalışanı olan, Wall Street için alışılmadık bir profil çizen ve “kâr yerine iş sağlığı ve güvenliği” gibi daha az önemli görünen bir konuyu ön plana çıkarması, birçok yatırımcıyı düşündürmeye yetti.
Gerçekten de Paul O'Neill, ilk konuşmasıyla herkesi şaşırttı. Yıllardır liderlerin kürsüye çıkar çıkmaz bahsettiği vergi düzenlemeleri, yeni piyasa stratejileri ve sürekli büyüme sözleri yerine “Sıfır kaza” hedefini vurgulayarak iş sağlığı ve güvenliğinin Alcoa'daki en büyük öncelik olacağını ilan etti. Toplantıya katılanların çoğu, “Şirket batacak şimdi” düşüncesiyle hisselerini satmaya veya müşterilerine satmalarını tavsiye etmeye başladı.
Alcoa gibi büyük ve köklü bir şirkette, bir anda düğmeye basıp herkesin daha çok çalışmasını, daha çok üretmesini bekleyemezsiniz. Önceki CEO iyileştirmeler yapılması talimatı verince on beş bin işçi greve gitmişti. Durum o kadar kötüleşmişti ki işçiler fabrikanın önüne kuklalar getirip yöneticilere benzeterek yakmışlardı. O'Neill, görevi kabul ettiğinde en önemli önceliğinin, herkesin (sendikaların ve yöneticilerin) üzerinde anlaşabileceği bir konu olması gerektiğini düşündü. İnsanları bir araya getirecek, onların çalışma ve iletişim biçimlerini değiştirecek bir odak noktasına ihtiyacı vardı.
O'Neill bir keresinde "Temel ihtiyaçlara yöneldim," demişti. "Herkes işinden evine sağ salim dönmeyi hak eder, değil mi? Ailenizi geçindirmek için yaptığınız işin sizi öldüreceğinden korkmamalısınız. İşte ben de buna odaklanmaya karar verdim: herkesin güvenlik alışkanlıklarını değiştirmeye." O'Neill, listesinin en başına 'İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ' kelimesini yazdı ve iddialı bir hedef belirledi: 'SIFIR KAZA'. Bedeli ne olursa olsun, onun taahhüdü buydu.
O'Neill, göreve başlamasından birkaç ay sonra Tennessee'deki bir metal eritme tesisinde çalışanlara, "Burada olmaktan çok mutluyum," şeklinde konuştu. İşler o kadar da kolay ilerlememişti. Wall Street hala panikteydi. Sendikalar endişeliydi. Alcoa'nın bazı üst düzey yöneticileri bu en üst pozisyon için düşünülmemiş olmaktan rahatsızdı. O'Neill ise sürekli işçi güvenliğinden bahsediyordu.
O'Neill, "Sizinle her konuyu memnuniyetle tartışırım," dedi. O dönemde Alcoa'nın Amerika'daki fabrikalarını geziyordu, ardından şirketin diğer otuz bir ülkedeki tesislerini ziyaret edecekti. "Ancak sizinle asla tartışmayacağım bir konu varsa o da iş sağlığı ve güvenliğidir. İnsanların zarar görmesini engellemek için gerekli tüm önlemleri almayı ihmal ettiğinizi asla duymak istemiyorum. Benimle bu konuda tartışmak isterseniz, kaybedersiniz." Bu çok akıllıca bir yaklaşımdı, çünkü elbette kimse O'Neill ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda tartışmak istemezdi. Sendikalar yıllardır güvenlik standartlarının yükseltilmesi için mücadele ediyordu. Yöneticiler de bu konuda tartışmak istemezlerdi, çünkü iş kazası demek üretim kaybı ve moral bozukluğu demekti.
Ancak birçok kişinin fark etmediği bir şey vardı: O'Neill'in sıfır kaza hedefine ulaşma planı, Alcoa'nın tarihindeki en büyük değişimlerden birini beraberinde getiriyordu. O'Neill'e göre Alcoa çalışanlarını korumanın yolu, öncelikle kazaların nedenlerini anlamaktan geçiyordu. Kazaların nedenlerini anlamak için de üretim sürecinde nelerin yanlış gittiğini incelemek gerekiyordu. Süreçteki sorunları anlamak için ise, kalite kontrol ve etkili iş süreçleri konusunda işçileri eğitecek insanlara ihtiyaç vardı. Böylece, doğru çalışma yöntemleri güvenli çalışmayı da beraberinde getireceğinden, her işi doğru yapmak kolaylaşacaktı. Başka bir ifadeyle, işçilerin kazalardan korunması için, Alcoa'nın dünyanın en iyi, en düzenli çalışan alüminyum şirketi haline gelmesi gerekiyordu.
O'Neill basit bir işaret belirlemişti: iş kazaları. Otomatik bir rutin oluşturmuştu: Bir kaza olduğunda birim yöneticisi, 24 saat içinde O'Neill'e durumu bildirmek ve kazanın tekrar yaşanmaması için bir plan sunmak zorundaydı. Bir de ödül vardı: Sadece bu sistemi uygulayanlar terfi edecekti. Birim yöneticileri yoğun insanlardı. Bir iş kazasıyla ilgili 24 saat içinde O'Neill ile iletişime geçebilmeleri için, kaza olur olmaz üst yöneticiler tarafından bilgilendirilmeleri gerekiyordu. Bu nedenle üst yöneticilerin de bölüm müdürleriyle sürekli iletişimde olması gerekiyordu. Bölüm müdürleri de işçilerin bir sorun fark eder etmez haber vermelerini sağlayıp, çözüm önerilerini listelemeliydiler ki, üst yönetici onlardan bir plan istediğinde ellerinde hazır fikirler bulunsun. Tüm bunların gerçekleşmesi için her birimde, en alt seviyedeki işçinin bile fikrini en üst seviyedeki yöneticiye olabildiğince hızlı ulaştıracak yeni iletişim sistemleri kurulması gerekiyordu. O'Neill'in iş güvenliği programının hayata geçirilmesi için şirketin hiyerarşik yapısı neredeyse tamamen değişmek zorundaydı.
O'Neill yeni şirket alışkanlıkları oluşturuyordu. Alcoa'nın iş güvenliği yöntemleri değiştikçe, şirket başka alanlarda da beklenmedik bir hızla değişmeye başladı. Sendikaların yıllarca karşı çıktığı uygulamalar (örneğin her işçinin verimliliğinin ölçülmesi) birden kabul görmeye başladı, çünkü bu tür ölçümler, üretim sürecindeki sorunların ne zaman ortaya çıkıp güvenlik riski oluşturabileceğini anlamaya yardımcı oluyordu. Yöneticilerin uzun süredir direndiği politikalar (örneğin üretim hızına yetişmek zorlaştığında üretim hattını durdurma yetkisinin işçilere verilmesi) artık destekleniyordu, çünkü kazaları olmadan engellemenin en iyi yolu buydu.
O'Neill, iş sağlığı ve güvenliğine odaklanmanın Alcoa'nın kârını artıracağını hiçbir zaman söylemedi. Ancak başlattığı yeni düzenlemeler şirkete yayıldıkça, maliyetler azaldı, kalite arttı, verimlilik zirveye ulaştı. Erimiş metalin etrafa sıçraması iş kazalarına neden oluyorsa döküm sistemi yeniden tasarlanıyor, bu da kaza sayısını azaltıyordu. Bu aynı zamanda para tasarrufu da sağlıyordu, çünkü Alcoa'nın sıçramalardan kaynaklanan hammadde kaybı düşüyordu. Sürekli arıza yapan makineler yenileriyle değiştiriliyordu. Bu da bir işçinin kırık bir parça yüzünden yaralanma riskinin azalması anlamına geliyordu. Aynı zamanda, ürün kalitesinin yükselmesi demekti, çünkü Alcoa'nın da anladığı gibi, ekipman arızaları kalitesiz alüminyum üretiminin temel nedenlerinden biriydi.
Doğal olarak bu yaklaşım, şirket kültüründe büyük bir değişimi de beraberinde getirdi. Alcoa’nın hiyerarşik yapısı, en alt seviyedeki çalışanın bile sorunlarını veya önerilerini üst yönetime anında iletebileceği şekilde yeniden düzenlendi. Güvenlik odaklı yaklaşım, aynı zamanda üretimdeki aksaklıkları da ortaya çıkarıyor, hataları hızla düzeltme kültürünü geliştiriyordu. Sonuç olarak hem çalışan sağlığını korumayı hem de hissedarları memnun edecek düzeyde kârlılığı hedefleyen bu strateji, örnek bir şirket dönüşüm hikayesine dönüştü.
Kısa süre önce “bu hippi şirketi batıracak” düşüncesiyle hisselerini satanlar, bu büyük değişimi sonradan fark etti. Ancak kısa süre sonra, bu yaklaşımın göründüğünün aksine çok güçlü bir stratejik hamle olduğu anlaşıldı. O'Neill'in konuşmasından sonraki bir yıl içinde Alcoa'nın kârı hızla artarak rekor seviyeye ulaştı. O'Neill emekli olduğunda şirketin yıllık net geliri, onun göreve başlamadan önceki döneme göre beş kat artmış, toplam piyasa değeri 27 milyar dolar yükselmişti. O'Neill göreve geldiği gün Alcoa'ya bir milyon dolar yatırım yapmış olsaydınız, O'Neill'in şirketi yönettiği süre boyunca kar paylarından bir milyon dolar daha kazanır, hisselerinizin değeri ise O'Neill şirketten ayrıldığında beş katına çıkmış olurdu.
O’Neill’e göre iş sağlığı ve güvenliği, sadece kaza riskini azaltmak için değil, şirketin genelindeki tüm süreçlerin verimliliğini artırmak için de mükemmel bir araçtı. Haftada en az bir kazanın yaşandığı fabrikalarda uygulanan yeni kurallar, çalışanların her türlü risk ve hata kaynağını hızlıca bildirmesini zorunlu kılıyor, yöneticilere de sadece kâr odaklı kararlar almak yerine üretim ve iletişim süreçlerini geliştirme sorumluluğu yüklüyordu. Kaza sayısı azaldıkça verimlilik artıyor, çalışanların morali düzeliyor ve kalite standartları yükseliyordu. Böylece Alcoa, sadece Amerika'nın değil, dünyanın en güvenli üretim tesislerinden bazılarına sahip oldu.
[1] The Power of Habit: Why We Do What We Do in Life and Business - Charles Duhigg/Paperback–Jan.7.2014 [2] Paul O’Neill: A Psychological Safety Success Story [3] The CEO That Made Investors Flee... Then Saved an Industry Giant [4] How Paul O’Neill Fought For Safety At Alcoa [5] Safety Leadership Lessons from Paul O’Neill Former CEO of Alcoa